• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/Matematigi-Seviyorum-I-Love-MATH-289961707726580/?fref=ts
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905362762004
  • https://twitter.com/matematigisev
  • https://www.instagram.com/m.can.hoca
  • https://www.youtube.com/channel/UCUdFgsnBKN2zwyHgPkt7WuQ
Konu Anlatımları
Facebook Sayfamız
Instagram Sayfamız

ATATÜRK VE MATEMATİK

Atatürk’ ün yaşamında ilk olağan üstü başarısı çocukluk çağında, orta öğrenimi döneminde matematik dersinde olmuş ve bunun sonucu olarak dersin öğretmeni O’ nun adına “Kemal” adını vermiştir. Atatürk, Selanik Askeri Rüştiyesinde geçen bu olayla ilgili anısını şöyle anlatıyor:
“...Rüştiyede en çok matematiğe merak sardım. Az zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar belki de daha fazla bilgi edindim. Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılı soruları düzenliyordum. Matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu. Öğretmenimin ismi Mustafa idi. Bir gün bana dedi ki:
-“ Oğlum senin de ismin Mustafa benim de. Bu böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra adın Mustafa Kemal olsun.”
O zamandan beri ismim gerçekten Mustafa Kemal oldu...”



Atatürk’ün yaşamında matematiğin önemi bu güne kadar bildiğimiz veya ilkokullarda öğrenmiş olduğumuz gibi matematik öğretmeninin Kemal ismini vermesinden çok ötedir.

Cumhuriyetten önce çeşitli okullarda okutulmuş matematik kitaplarını incelerseniz; içlerinde Arap harfleriyle yazılmış formüller;
Müselles, murabba veya hatt-ı mübas gibi günümüz matematiğinde bir anlam ifade etmeyen bir çok terim görürsünüz. Günümüzde Atatürk sayesinde kullandığımız terimlere baktığımızda, bu eski Arapça terimlerin anlaşılmasının ve hatırlanmasının ne denli güç olduğuna hak verirsiniz.
“Müsellesin sathı yatalay, dikeley zarbının müsavatına müsavidir.” Bu cümleden ne anlıyorsunuz? Belki anneanne ve dedelerimiz bize bu cümle içinden bir kaç kelimeyi günümüz Türkçe’sine çevirebilir ama bir çoğunuz gibi bizde bu cümleyi ilk okuduğumuzda hiç bir şey anlamamıştık. Oysa bu cümle “ üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir.”demektir. bu cümledeki kavram anlaşılmazlığı bile bize Atatürk’ ün bu konuda matematiğe ve diğer ilimlere ne denli değerli bir çalışma bıraktığını anlamamız için yeterli olacaktır.

Atatürk’ ün matematik dünyasına kazandırdığı diğer bazı terimlerden de şöyle örnekler verebiliriz;
Bölen
Bölme
Bölüm
Bölünebilme
Çarpı
Çarpan
Çarpanlara Ayırma
Çember
Çıkarma
Dikey
Limit
Ondalık
Parabol
Piramit
Prizma
Sadeleştirme
Pay
Payda
Teğet
Maksumunaleyh
Taksim
Haric-i Kısmet
Kabiliyet-i Taksim
Zarb
Mazrup
Mazrubata Tefrik
Muhit-i Daire
Tarh
Amudi
Gaye
Aşar’i
Kat’ı Mükafti
Ehram
Menşur
İhtisar
Suret
Mahrec
Hatt-ı Mübas

Atatürk’ ün bulduğu bu ve bunlar gibi bir çok terimler günümüzde hala geçerliliğini korumakta ve matematiği bizler için daha anlaşılır kılmaktadır. Atatürk’ ün amacı daima daha uyguna doğru ilerlemekti. Önerilen görüşleri haklı görünce hemen benimserdi. Atatürk’ ün ortaya koyduğu terimlerden bir takımı bugün kullanılırken bazıları çıkmış yerini daha uygunlara bırakmıştır. Örneğin; “tümey açı” yerine “tümler açı” , “bütey açı” yerine “bütünler açı” da olduğu gibi. Atatürk ilke adamı olduğu için bunları hoş görecek hatta sevinecekti. Yeter ki ortaya koyduğu ilke sarsılmasın yerine eski terimlere dönülmesin.

Atatürk 1937 yılında yayınlanan bir geometri kitabı yazmıştır. Bu kitapta kullanılan yeni terimler ayrıntılarıyla açıklanmış ve üzerlerine örneklerde verilmiştir. Bu kitap geometri öğretenlere ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere kılavuz olarak kültür bakanlığınca yayınlanmıştır.

A. Dilaçar anlatıyor: “1936 yılı sonbaharında bir gün Atatürk beni özel kalem müdürü Süreyya Demir’ in yanına katarak Beyoğlu’ndaki Haset Kitapevine gönderip uygun gördüğünüz Fransızca Geometri kitaplarından birer tane aldırdı. Bunları Atatürk’le beraber gözden geçirdikten sonra ben ayrıldım ve kış aylarında Atatürk bu eser üzerinde çalıştı. Geometri kitabı bu emeğin ürünüdür.”

Mustafa Kemal bu geometri kitabını yazarak matematiğe daha anlaşılır yeni terimler kazandırmak isteğini Sivas’ ta girdiği bir geometri dersinde ortaya koymuştur.
Atatürk 13 Kasım 1937 tarihinde Sivas’ a gitmiş ve 1919 yılında Sivas Kongresi’nin yapıldığı lise binasında bir geometri ( Hendese ) dersine girmiştir. Bu derste öğrencilerle konuşmuş ve geometri üzerine çeşitli sorular yöneltmiştir. Ders esnasında eski terimlerle matematik öğreniminin ve öğretiminin zorluğunu bir kez daha saptayan Atatürk “ bu anlaşılmaz terimlerle bilgi verilemez. Dersler Türkçe terimlerle anlatılmalıdır.” Diyerek dersi kendi buluşu olan Türkçe terimlerle ve çizimleriyle anlatmıştır. Bu sırada derste Pisagor teoremini de çözümlemiştir.

Atatürk sadece siyasi ve idari alandaki dehası ile değil, sayısal dünyadaki üstün başarısı ile de karşımıza çıkmış oluyor.

 

 

Atatürk'ün Geometri Kitabını İndir.

WinRAR arşivi (2,7 MB)

2349 kez indirildi.

 

ATATÜRK’ÜN GEOMETRİ KİTABI
Dr. M. Cemil UĞURLU’ nun Bilim Teknik Dergisi’ndeki yazısından alıntı.Atamızın bu güzel eserini aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.

Bugün kullandigimiz “Matematik Terimleri”nin büyük bir çogunu Atatürk dilimize kazandirmis ve icat etmistir.

Ilkokullar da ögretildigi gibi Atatürk’ün ögretim hayatinda matematik dersiyle arasinin çok iyi oldugu, hatta matematik dersindeki üstün basarisindan dolay matematik ögretmeni tarafindan Kemal adinin verildigini biliriz. Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüstiyesindeyken, matematik ögretmeni yüzbasi Mustafa efendi sinifa gelmediginde de onun yerine birçok kez bu dersi vermistir(2).
Atatürk, ölümünden yaklasik birbuçuk yil öncesine degin matematikle ne ölçüde ugrastigini bilmiyoruz. Bu konuda, Türk Dil Kurum Basuzmani A.Dilaçar’in 10.11.1971 tarihli bir yazisi(1) çok ilginç bilgiler vermektedir. Bu yazidan ögrendigimize göre,
“Atatürk ölümünden birbuçuk yil kadar önce, üçüncü Türk Dil Kurultayindan (24-31 Agustos 1936) hemen sonra 1936-1937 yili kis aylarinda kendi eliyle Geometri adli bir kitap yazmistir”.


Atatürk, bunu, birtakim Fransizca geometri kitaplarini okuduktan sonra hazirlamis ve yapit ilk kez 1937 yilinda “Geometri ögretenlerle, bu konuda kitap yazacaklara kilavuz olarak Kültür Bakanliginca yayinlanmistir”(3). Bu 44 sayfalik yapittaki boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yariçap, kesek kesit, yay, çember, teget, açi, açiortay, içters açi, disters açi, taban, egik, kirik, çekül, yatay, düsey, yöndes, konum, üçgen, dörtgen, besgen, kösegen, eskenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, arti, eksi, çarp, bölü, esit, toplam, oran, oranti, türev, alan, varsayi, gerekçe gibi terimler Atatürk tarafindan türetilmistir (3).
Yapittaki tanimlarin tümünü Atatürk yazmistir. Her tanim, ilgi kavrami tüm ögeleriyle eksiksiz ve açik biçimde anlatmakta, özel ve temelli nitelikleri içermektedir. Gerekli ve yeterli örnekler de verilmistir. Taninmis bilim tarihçisi Ord. Prof. Dr. Aydin Sayili, tam bir yetkiyle, bu Geometri kitabini, “küçük fakat anitsal bir yapit” diye nitelendirmistir(4). 
Atatürk, yasaminin önemli bir kesimini tarihin en büyük savaslarindan birinin içinde, ulusal ve evrensel sorumluluklar yüklenerek geçirdikten yillarca sonra, düzenli bir mantik ve bilgi disiplini kesinlikle gerektiren matematik alaninda, yeni türettigi terimlerle böylesine özlü bir yapiti yazmakla, dil ve matematikteki üstün yetenegini kanitlamistir. Atatürk’ün yasaminda çok belirgin bir örnegini izledigimiz gibi, aslinda dil ile matematiksel kültür arasinda siki baginti vardir. Atatürk’ün dehasinda, dil ve matematik gibi aklin degisik disiplinleri birbirini karsilikli olarak hep olumlu yönde etkilemis ve gelistirmistir. Atatürk, “Fen terimleri o suretle yapilmali ki anlamlari ancak istenilen seyi ifade edebilsin”(5) demis ve bunu, Osmanlica çok sayida terimin yerine öz Türkçe karsiliklarini türetirken üstün bir basariyla gerçeklestirmistir.
Atatürk’ü, “Geometri” adli yapitini yazmaya zorlayan nedenleri, O’nun dil çalismalarini yakindan izlemek olanagini bulabilen taninmis dil uzmani A. Dilaçar söyle açikliyor:

"... Atatürk hep matematikle ugrasirdi. Eski geometri terimleri çok agdali idi. Gen bile, uzun uzun bu terimleri okudugum halde, simdikiler Imisisinda güçlügünü daha iyi anliyorum. Pedagojide bir gerçek var: Fikir yolunun açik olmasi, bir ip ucunun bulunmasi lazimdir. Yoksa bir külçe gibi çöker. Müselles kelimesini ele alalim. Arapça okullarimizdan kaldirilmistir. Sülüs'ten müstak (türetilmis) bir kelime oldugunu ögrenin nasil bilsin? Arapça sogurucu bir dildir. Örnegin "müstesrik" "sark" kelimesinden gelmis bir kelimedir. Önüne, ortasina, arkasina birtakim heceler eklenmis. Bunun aslini bulmak bir Arapça gramer meselesidir, Okullarimizdan Arapça, Farsça kaldirilmis oldugundan, ögren id "müselles"i küde kelime olarak karsisinda görecektir. "Uç" aklina gelmeyecektir. Ama müselles yerine "üçgen" dersek, hir üç var. "Gen". Atatürk'e göre "genislikten" alinmistir. Bir ipucu var. "Dörtgen" dörtten gelmistir. Bir ipucu vardir. "Esit", denk anlaminda olan "es"ten gelmistir. Ama müsavi Arapça bir kelimedir. Bu sebeple Atatürk'ün prensipleri burada da dogru idi. On im için bu en agdali olan bu bilim dalini ele aldi ve kitabi örnek olarak birakti...”

Atatürk'ün matematik terimlerini türetme ve bunlari ögretime yerlestirme çalismalari konusunda Prof. Dr. Vecibe Latipoglu, su bilgilen veriyor:
"... Atatürk, matematigi iyi bildigi ve sevdigi için, terim devrimine matematikten baslamistir, denilebilir. Çünkü Türk Dili (Belleten)'in Subat 1937 tarihli yayinindan bir ay sonra, Atatürk, ceyb (sinüs) ve tece^b (kosmus)'m Türkçe karsiliklarinin bulunmasi için 29 Mart 1937 tarihli Ulus Gazetesine ilan verdirerek bir yarisma açtirmistir... Sonunda hazirlanan bütün terimler, Türk Dili (Belleten) dergisinin Ekim 1937 tarihli sayisinda yer almistir. Terimler, Türkçe-Osmanlica, Osmanlica-Türkçe, Fransizca-Türkçe olmak üzere siralanmis ve ön sirayi matematik terimleri almistir...

Atatürk terim çalismalarinin ülkedeki etkisini ögrenmek için, 1937 yili sonbaharinda, Sivas'a giderek, vaktiyle Sivas Kongresini topladigi lise binasinda, dokuzuncu sinifin geometri dersine girmistir'"1'. Bu derste eski terimlerle ögrenimin zorlugunu birkez daha saptayan Atatürk, "Bu anlasilmaz terimlerle, ögrencilere bilgi verilemez" diyerek kitabi atmis ve sonra tahta basina geçip "dili" yerine "kenar", "müselles" yerine "üçgen", "müselles mütesaviyül adla" yerine "eskenar üçgen", "zaviye" yerine "açi" terimlerini kullanarak ünlü Pisagor teoremini ögrencilere anlatmistir"'. Atatürk, bu inceleme gezisinde yaninda bulunan Kültür Bakani Saffet Arikan'a tüm okul kitaplarinin yeni terimlerle, hemen yarilmasi emrini vermis ve Türkçelestirilmis terimlerle iki ayda hazirlanan kitaplar bütün okullara Kültür Bakanliginca gönderilmistir' .




Atatürk'ün türettigi matematik terimleri ve yaptigi geometri tanimlarinin hemen hemen tümü bugüne degin degismeksizin kullanila gelmistir. O'nun türettiklerinden sadece birkaç terim sonradan küçük ölçüde degistirilmistir. Örnegin Fransizca "hypothese'in karsiligi olan Osmanlicidaki" faraziye'nin yerine Atatürk, Türkçe "varsayi" terimini türetmis ve sonradan bu terim varsayim" biçimini almistir. Ayni sekilde O'nun "tümey açi", "bütey açi" terimlerinin yerini "tümler açi", "bütünler açi" terimleri almistir. Çok az sayida ve sinirli olan bu terim degisikliklerini, Atatürk'ün dildeki temel ilkesinin dogrulugunun birer kaniti saymak gerekir.

 

Atatürk'ün Geometri Kitabını İndir.

WinRAR arşivi (2,7 MB)

2349 kez indirildi.

Virüs taraması yapıldı.



 

“Ben öğrenim devrimde matematik konusuna çok önem vermişimdir ve bundan hayatımın çeşitli safhalarında başarı elde etmek için faydalanmış olduğumu söyleyebilirim. Onun için herkes matematik bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır.” Mustafa Kemal Atatürk

ATATÜRK ve MATEMATİK
Atatürk, Türk Kurtuluş Savaşı’yla birlikte başlattığı eğitim ve bilim savaşını son nefesine kadar başarıyla devam ettirmiştir. Ulu Önder’in eğitim ve bilim alanında gerçekleştirdiği atılımlarla çok büyük başarılara ulaşılmıştır. Bu atılım hareketlerinden önceliği alan bilimlerden bir tanesi de matematiktir. Atatürk bu bilim alanında terimler türetmiş, kitap yazmış, gençlerin bu bilim alanında çalışmalarına bizzat öncülük yapmıştır.

Matematik; dil, ırk, din ve ülke tanımadan uygarlıklara zenginleşerek geçen sağlam, kullanışlı evrensel bir dildir. Birey için, toplum için, bilim için, teknoloji için vazgeçilmez değerdedir. Yayılma alanına ve derinliğine sınır konamayan bir bilimdir, bir sanattır.

Eski Yunanca matesis kelimesi matematik kelimesinin köküdür ve ben bilirim anlamına gelmektedir.

Daha sonradan sırasıyla bilim, bilgi ve öğrenme gibi anlamlara gelen máthema sözcüğünden türemiştir.

Mathematikós öğrenmekten hoşlanan anlamına gelir.

Osmanlı Türkçesinde ise matematiğe Riyaziye denilmiştir.

Matematik sözcüğü Türkçeye Fransızca mathématique sözcüğünden gelmiştir.

Atatürk’ün dil alanında yaptığı çalışmalar Türk eğitim ve bilim alanında yepyeni ufuklar açmış, eğitimin ve bilimin tüm topluma yayılmasında mihenk taşı oluştur. O Yeni Türk Alfabesiyle başlattığı devrimi her alanda devam ettirmiş ve Türk dilini her platformda geliştirmeyi hedef edinmiştir. Türkçe ile eğitim olmak üzere gerçekleştirdiği devrimlere bakıldığında Atatürk bilim alanındaki çalışmaları gerçekten övülmeye değerdir. Bu çalışmalardan matematik bilimi de hakkına düşeni almıştır.

Matematik adını nasıl almış ve riyaziye, bakın nasıl matematik olmuştur.

Türk Dili Kurultayı Komisyonlarında bir an;
Gazi, artık en büyük önemi terim komisyonlarına veriyordu. Bu komisyonlar ellerinden geldiği kadar cep kılavuzundan, taramalardan, derlemelerden, Divandan... Ve başka kaynaklardan araç alıp şaşılacak ölçüde çok terim uyduruyorlardı.

Gazi bu çalışma biçimini durduracak hiçbir emir vermedi. Ancak akşamları, konuşarak, komisyonlara sağlam prensipler aşılamaya bakıyordu:
• Doğu (İslam-Arap) kültürünün terimleri atılacak! Batı terimlerinin Türkçe karşılıkları aranacak.
• Bulunacak Türkçe karşılık Batı teriminin kavramını anlatabilmelidir. Karşılık, terimin kavramını anlatmıyorsa alınmayacak.
• Batı terimi Türk fonetiğine uygun imla (ortografi) ile millileştirilip alınacak; bu terim artık Türkçe sayılarak ortaokul ve lise öğretiminde kullanılacak.

Gazi bütün komisyonların hazırladığı uzun listeleri gözden geçiremezdi; buna vakti yoktu. Yalnız riyaziye (matematik) komisyonunun terimlerini kendi kontrolü altına almış, birer birer tartışmasını yaptırarak alınacak terimleri, Türk imlasıyla tespite çalışmıştı.

İlk terim riyaziye kelimesi idi. Komisyonun listesinde bu terime bir karşılık bulunmamıştı. Tartışma başladı:
Gazi: "Riyaziye nerden gelir, anlamı nedir?"
Komisyon Başkanı: "Efendim, riyazat'tan gelir, sofuların sıkı perhizi demektir."
Gazi: "Bunun Batı terimi nedir?"
Komisyon Başkanı: "Fransızcası mathematique, İngilizcesi mathematics, Almancası mathematik'tir, efendim."
Gazi: "Anlamı nedir?"
Komisyon başkanı: "Sayılabilen, ölçülebilen şeylerin sayılması, ölçülmesi yollarını araştıran birimler demektir."
Gazi: "Burada sofuların, perhizlerin işi yoktur. Bu terimin Türkçesi matematik'tir, efendim."
Terim, böyle bir tartışmadan sonra, matematik olarak alınmıştır.1

Matematik, insanın doğru düşünmesini, analiz ve sentez yapabilmesini sağlar. Bu ise başarının anahtarıdır.

Atatürk'ün yaşamında ilk olağanüstü başarısı, 1893 yılında, çocukluk çağında, orta öğrenimi döneminde matematik dersinde olmuş ve bunun sonucu olarak dersin öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Bey2 O'nun adına "Kemal" ismini eklemiştir. Atatürk, Selanik Askeri Rüştiyesi'nde geçen bu olayla ilgili anısını şöyle anlatıyor :

" ... Rüştiyede en çok matematiğe merak sardım. Az zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar belki de daha fazla bilgi edindim. Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılı sorular düzenliyordum. Matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu. Öğretmenimin ismi Mustafa idi, bir gün bana dedi ki:

- 'Oğlum senin de ismin Mustafa benim de. Bu, böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra adın "Mustafa Kemal" olsun. O zamandan beri ismim gerçekten Mustafa Kemal oldu.”

Atatürk'ün hayatını incelediğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkar. Emperyalizme karşı açılan ve kazanılan Ulusal Kurtuluş Savaşı, Yeni Türkiye Devleti’nin kurulması ve ardından yapılan Türk Devrimleri. Kısacası modern bir ülke yaratmak uğruna yaşanan bir hayat.  Atatürk bu elli yedi yıllık yaşamında birçok başarıya ve ilke imza atmayı başarmıştır. Sanırım bunun sırrı, matematiksel zekasında gizliydi. Yani yapacağı her işi önceden planlayıp,  zamanında ve yerinde yapmasındaydı.

Atatürk’ün matematikle ne ölçüde uğraştığını, Türk Dil Kurum Başuzmanı Agop Dilaçar'ın3 10.11.1971 tarihli bir yazısında görüyoruz.

Agop Dilaçar anlatıyor: 
"Geometri kitabını Atatürk, ölümünden bir buçuk yıl kadar önce Üçüncü Türk Dil Kurultayı’ndan hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayı’nda kendi eliyle yazmıştır.
1936 Sonbaharında bir gün Atatürk beni, Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman’ın yanına katarak Beyoğlu’ndaki Haşet Kitabevi’ne gönderip uygun gördüğümüz Fransızca Geometri kitaplarından bir tane aldırttı. Bunlar Atatürk’le birlikte gözden geçirildikten sonra, yazılacak Geometri kitabının genel tasarısı çizildi. Bir süre sonra ben ayrıldım ve kış aylarında Atatürk bu eser üzerinde çalıştı. Geometri kitabı bu emeğin ürünüdür.
4

Atatürk, bunu, birtakım Fransızca geometri kitaplarını okuduktan sonra hazırlamış ve yapıt ilk kez 1937 yılında "Geometri öğretenlerle, bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak Kültür Bakanlığınca yayınlanmıştır"5

Bu 44 sayfalık yapıttaki üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, uzay,  yüzey,  düzey, çap,  yarıçap, kesek kesit,  yay,  çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, boyut, kırık, çekül, yatay, düşey, yöndeş, konum,  artı, eksi, çarp, bölü, eşit, toplam, oran,  orantı, türev,  alan, varsayı,  gerekçe gibi terimler Atatürk tarafından türetilmiştir.

Atatürk’ün dil çalışmalarını yakından izleme olanağı bulan tanınmış dil uzmanı Agop Dilaçar, Atatürk’ün yazdığı geometri kitabı üzerine şunları söylüyor:

“Atatürk hep matematikle uğraşırdı. Eski geometri terimleri çok ağdalı idi. Ben bile uzun uzun bu terimleri okuduğum halde, şimdikiler karşısında güçlüğünü daha iyi anlıyorum. Pedagojide bir gerçek var: Fikir yolunun açık olması, bir ipucunun bulunması lazımdır. Yoksa bir külçe gibi çöker. Müselles kelimesini ele alalım. Arapça okullarımızdan kaldırılmıştır. Sülüs’ten müstak (türetilmiş) bir kelime olduğunu öğrenici nasıl bilsin? Arapça yoğurucu bir dildir. Örneğin müsteşrik, şark kelimesinden gelmiş bir kelimedir. Önüne, ortasına, arkasına birtakım heceler eklenmiş. Bunun aslını bulmak bir Arapça gramer meselesidir. Okullarımızdan Arapça, Farsça kaldırılmış olduğundan, öğrenici “müselles”i kütle kelime olarak karşısında görecektir. “Üç” aklına gelmeyecektir. Ama müselles yerine üçgen dersek, bir üç var “Gen”, Atatürk’e göre “genişlik”ten alınmıştır. Bir ipucu var “Dörtgen”, dörtten gelmiştir. Bir ipucu vardır Eşit, denk anlamına gelen eş’ten gelmiştir. Ama müsavi Arapça bir kelimedir. Bu sebeple Atatürk’ün prensipleri burada da doğru idi. Onun için bu en ağdalı olan bilim dalını ele aldı ve kitabı örnek olarak bıraktı.”

Atatürk terim çalışmalarının ülkedeki etkilerini, fiili olarak da inceledi. Ülkedeki pek çok okulu ziyaret ederek öncelikle matematik derslerine girdi ve öğrencilerin dersteki başarılarını gözlemledi. 1937 yılında Kültür Bakanı Saffet Arıkan, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Sabiha Gökçen, İsmail Hakkı Tekçe ve yaveri Naşit Mengü eşliğinde bir heyetle Sivas Lisesi’ne gitmişti lisenin 9-A sınıfında programdaki geometri (o zaman ki adıyla hendese) dersine girmiş bu derste bir kız öğrenciyi tahtaya kaldırmıştı. Öğrenci, tahtada çizdiği koşut iki çizginin, başka iki koşut çizgiyle kesişmesinden oluşan açıların Arapça adlarını söylemekte zorluk çekip yanlışlıklar yapınca durumdan etkilenen Atatürk tepki gösterdi. “Bu anlaşılmaz Arapça terimlerle, öğrencilere bilgi verilemez. Dersler, Türkçe yeni terimlerle anlatılmalıdır” diyerek tebeşiri eline aldı, tahtada çizimlerle ‘zaviye’nin karşılığı olarak ‘açı’, ‘dılı’nın karşılığı olarak ‘kenar’, ‘müselles’in karşılığı olarak ‘üçgen’ gibi Türkçe yeni terimleri kullanarak, birtakım geometri konularını bu arada Pisagor teoremini anlattı.6

Atatürk Sivas Lisesi'nde 9-A sınıfında geometri dersinde. (13 Kasım 1937)

Atatürk Sivas Lisesi'nde 9-A sınıfında geometri dersinde. (13 Kasım 1937)

Atatürk Sivas Lisesi'nde 9-A sınıfında geometri dersinde. (13 Kasım 1937)

Atatürk matematiğin hayatındaki yeri ve önemini şu sözlerle anlatmaktadır.  “Ben öğrenim devrimde matematik konusuna çok önem vermişimdir ve bundan hayatımın çeşitli safhalarında başarı elde etmek için faydalanmış olduğumu söyleyebilirim. Onun için herkes matematik bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır.”

Atatürk’ün matematiğe olan tutkusunu ve sayısal dünyaya olan yatkınlığını O'nun yaşamı boyunca kazandığı zaferlerin mayasında görmek mümkündür.

Dr. Tuna Yılmaz 
1. Ahmet Cevat Emre, İki Neslin Tarihi, sayfa: 339-340
2. Yüzbaşı Mustafa Bey: Atatürk’ün, Selanik Askerî Rüştiyesinde Matematik öğretmenidir. Öğrencisinin yeteneklerini sezip O’na Kemal adını takmıştır. Bu şekilde O’nun kendisinden ve arkadaşlarından farklı ve üstün durumunu tesbit etmiş, O’na, daha iyiye, daha güzele doğru gitmek için sürekli bir teşvik nedeni sağlamıştır.
3. Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkçe ile ilgili çalışmalarına verdiği katkılardan dolayı "Dilaçar" soyadını almıştır.
4. Agop Dilâçar,  “Geometri” kitabının “Önsöz”ü, Türk Dil Kurumu Yayını, 1981, sayfa:5
5. Geometri, Türk Dil Kurumu Yayınları / Atatürk Dizisi: 4.Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1971, sayfa:5-7, I.
6. Ömer L. Örnekol’un Anıları, Bilim ve Teknik Dergisi, Kasım 1982, sayı: 180

https://isteataturk.com/g/icerik/Ataturk-ve-Matematik/1584



2 Yorum - Yorum Yaz
Instagram Sayfamız
Hava Durumu
Takvim